‘Mağusa Suriçi Henüz Yok Olmadan…’
Mağusa İnisiyatifi Aktivisti Dr. Okan Dağlı yaptığı paylaşımda Mağusa’nın taş ocağına dünden daha fazla ihtiyaç duyduğunu vurgulayarak ocağın derhal çalıştırılmasının kent için hayati önem taşıdığını kaydetti.
Dağlı, Son 5 yılda uluslararası katkılarla birçok restorasyon ve sağlamlaştırma çalışmaları olmasına karşın bu çalışmalara hükümetler tarafından lojistek destek verilmediğini söyleyerek kentteki taş gerektiren tüm restorasyon ve sağlamlaştırma faaliyetlerinin durduğunu belirtip “Bunu aşamazsak bu kenti geleceğe taşımak mümkün olamayacaktır.” dedi.
Dağlı’nın açıklaması şu şekilde:
“Mağusa sadece bizim değil, dünya kültürel mirasının çok özel bir Ortaçağ kenti olarak kabul edilmektedir. Kent, 23 asırlık tarihinde onlarca uygarlık ve kültüre ev sahipliği yapmıştır. Kentteki anıtsal yapılarımızla Mağusa adeta açık bir hava müzesini andırıyor. Yollar ve sokaklarımız, anıtsal eserlerimiz, surlarımız, tüm kültürel mirasımız herşeye rağmen, yaşanan savaşlar ve kültürel alt üst oluşlara karşın kentlilerin yanında, buralardan gelip geçen insanların duyarlılığıyla ve hassasiyetiyle korunup günümüze kadar ulaşmıştır. Bu kenti dünyanın en güzel Ortaçağ kentlerinden biri hale getiren değişik uluslardan birçok ismi burada yazarsam sayfalar yetmez. Hepsine çok şey borçluyuz. Elbette belli yasalar da kentimizin bugünlere kadar olabildiğince az bir kayıpla ulaşmasını sağlamıştır. Mağusa için 19. Yüzyılın sonunda (1898) Famagusta Improvement Law çıkarılmış, ayrıca diğer yasa ve tüzüklerle de kentin tarihi ve doğal dokusu korunmaya çalışılmıştır. Birçok olumsuzluğa rağmen Mağusa Ortaçağ kenti olarak kimliğini hala daha korumasını sağlayan olumlu noktalara da işaret etmek gerekmektedir:
• Surların üzerine ve hendek içine betonarme bina yapılmamış, yapılaşma engellenmiştir. Bu sayede surların silüeti korunmuş, üzerleri ilave yükten kurtularak duvarların yıkılması önlenmiştir.
• Surların içinden ve dışından surlara komşu yollar yapılmış ve yapılaşma surlardan uzak tutulmuştur.
• Kentin Ortaçağ’dan kalma ve halen süreklilik arzeden yağmur suyu drenaj sistemi ile kent su birikintileri ve sel baskınlarından korunmaktadır.
• Suriçindeki yapılaşmada yükseklik sınırına büyük ölçüde uyulmuştur. Suriçindeki silüete ve görkemli eserlerin görünümlerine zarar verilmemiştir.
• Yüzlerce yıl önce yapılan kent planı, yollar ve mahallelerle beraber olabildiğince korunmuştur.
• Anıtsal yapıların korunması için kent halkı ciddi duyarlılık da göstermiştir.
Bugüne kadar doğaya ve bizlerin zaman zaman gösterdiği duyarsızlıklara rağmen ayakta kalmayı başarabilmiş kültürel mirasımızın yıpranan ve yok olmaya yüz tutmuş unsurlarının restore edilmesi ve sağlamlaştırılması için kentin yanı başındaki TAŞ OCAĞINA dünden daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Son 5 yılda uluslararası katkılarla birçok restorasyon ve sağlamlaştırma çalışmaları olmasına karşın bu çalışmalara hükümetler tarafından lojistek destek verilmemiştir. Gelmiş geçmiş tüm hükümetler maalesef bu yapılan çalışmalarda ihtiyaç duyulan ve aranan kumtaşlarının sağlanmasına yönelik hiçbir girişim yapmamıştır. Kentteki taş gerektiren tüm restorasyon ve sağlamlaştırma faaliyetleri şu an için durmuştur. Bunu aşamazsak bu kenti geleceğe taşımak mümkün olamayacaktır. Taş ocağının bu amaca yönelik derhal çalıştırılması kent için hayati önem taşımaktadır.